Translate

13 Nisan 2014 Pazar

VERGİ DAVALARI VE BAŞVURU USULÜ



MUSTAFA BELİR

                Tüm vergi, resim ve harçlar ile idari aşamada çözümlenemeyen uyuşmazlıklar yargı yoluyla çözümlenebilmektedir. Mükellefler, kendilerine tarh edilen cezalara veya vergilere karşı dava açabilecekleri gibi idare de, takdir komisyonlarının takdir etmiş olduğu matrahlara karşı istisnai bazı durumlarda dava açabilmekte veya mükellefin açmış olduğu ve idarenin aleyhine sonuçlanan davalara karşı (399 sıra numaralı VUK genel tebliği dışında kalan meblağlarda Vergi daireleri, Maliye Bakanlığı'nın muvafakatini alarak) temyiz veya itiraz yolunu kullanabilmektedir. Vergi idaresi ile mükellef arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde başvurulacak bir aşama olan yargı sürecinin; kapsamı, başvuruda izlenecek yol ve vergi davalarının görülmesine ilişkin usul bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.


1.Giriş

                Yargıya taşınan uyuşmazlıklar, hem konunun kesin olarak karara bağlanmasını hem de idarenin yargısal denetiminin aktif bir biçimde gerçekleştirilmesini sağlamaktadır. Ancak buradaki yargısal denetim idarenin eylem ve işlemlerini kısıtlayacak veya takdir yetkisini kaldıracak bir yargısal denetim değil, eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimidir. 1982 Anayasasının 125. maddesi; ‘idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. İdarenin idare hukukundan doğan eylem ve işlemlerine karşı idari yargıda dava açılır'' demektedir. Bu kurala ''genel görev ilkesi'' denir. 2576 Sayılı ''Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun''un 1. maddesinde belirtildiği üzere; ''bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemeleri'' kanunla verilen görevleri yerine getirmek üzere kurulmuş genel görevli bağımsız mahkemelerdir. İdareye karşı açılacak davalarda başvurulacak yargı ''idari yargı'', dolayısıyla genel görevli mahkemeler de ''idare mahkemeleridir''. Vergi işlemlerinin idari nitelikteki işlemler olması dolayısıyla vergi davaları da bir başka genel görevli mahkeme olan ''vergi mahkemelerinde'' görülmektedir.


2.Vergi Mahkemeleri ve Görevleri

                Vergi yargısına değinmeden önce ele alınması gereken konu ''mali yargı'' ve ''vergi yargısı'' kavramlarıdır. Mali hukuk, devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin tüm mali konularını içine alan geniş bir yelpazedir. Buna bağlı olarak da ''mali yargı'' kavramı tüm bu mali konulardaki uyuşmazlığı konu almaktadır. Vergi hukuku ise, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin zorlamaya dayalı olarak gelir elde etme faaliyetlerini düzenleyen hukuk kurallarını[1] konu alması dolayısıyla ''mali hukukun'' ve buna bağlı olarak ''mali yargının'' içerisinde önemli bir yere sahiptir. 

                Vergi mahkemeleri, 2576 sayılı ''Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un'' 6. maddesinde belirtilen ve yine aynı kanunda belirtildiği üzere diğer kanunlarla düzenlenen işleri yapmaktadır. Buna göre Vergi Mahkemeleri;


1.       Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergilere, resim harç ve benzeri yükümlülüklere ve bunlara bağlı ceza ve zamlara ( Gümrük ve Tekel idarelerince alınan vergi ve diğer mali yükümler dâhil),

2.       Yukarıdaki kuruluşlara ait olup, mali yüküm kavramı dışındaki tarifelere,

3.       Mükellefin müracaatı üzerine yapılan emsal bedel takdirinde mükelleflerin, takdir komisyonu kararlarına,

4.       İdarece tereddüt edilmeyen açık ve mutlak vergi hatalarının re' sen düzeltilmesi durumunda, kendi aleyhlerine düzeltme yapılan kimseler, yapılan düzeltmelere,

5.       6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un uygulanmasına,

6.       Vergi mahkemelerince verilen kararların yerine getirilmeme sebebine dayanan tazminat ve zam işlemlerine,

İlişkin davalara bakmaktadır

                Vergi ve İdare Mahkemeleri kural olarak davalara kurul halinde bakmaktadır. Ancak kanunda öngörüldüğü üzere 25.000,00 TL'nin altında kalan bir tutarı ilgilendiren vergi, tam yargı ve iptal davaları tek hâkimle görülüp karara bağlanmaktadır.[2]




3.Vergi Davalarının Kapsamı ve Süreler

                Vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerekmektedir. İhtirazı kayıt ile verilen beyannameler hariç tutulmak üzere mükellefler, beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamamaktadırlar. Ancak burada VUK 'un vergi hatalarına ait hükümleri saklı kalmaktadır.[3]

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun(İYUK) 7. maddesi gereği özel kanunlarda ayrı bir süre gösterilmediği hallerde vergi davalarında dava açma süresi 30 gündür. İYUK 'un sekizinci maddesinde genel kural olarak süreler; tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlamaktadır. Tatil günleri sürelere dâhildir. Şu kadar ki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar. İYUK 'da yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır. Bu noktada özel kanunlarda düzenlenmiş bir süre olup olmadığına bakılmalıdır. 6183 sayılı ‘Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ’da dava süreleri;


1.       Haklarında ihtiyati haciz tatbik olunanlar haczin tatbiki, gıyapta hacizlerde haczin tebliğ tarihinden itibaren,

2.       Haklarında ihtiyati tahakkuk üzerine ihtiyati haciz tahakkuk olunanlar, ihtiyati tahakkuk sebeplerine ve miktarına haczin tatbiki, gıyapta yapılan hacizlerde haczin tebliğ tarihinden itibaren,

3.       Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gündür.


Uzlaşma görüşmeleri sonucunda uzlaşma sağlanamaması durumunda söz konusu uzlaşılamayan vergi ve cezaya ilişkin olarak ilgili vergi dairesince yapılacak tarhiyata karşı, vergi ceza ihbarnamesini takip eden otuz  gün (vergi dava süresi) içerisinde dava açılabilmektedir. Tarhiyat sonrası uzlaşma talebi sonrasında ise uzlaşmanın talep tarihi itibariyle dava açma süresi durmaktadır.

Uzlaşma sağlanamaması durumunda hususa ilişkin tutanağın mükellefe tebliğ tarihinden itibaren dava açma süresi tekrar işlemeye başlar. Dava açma süresi işlemeye başladığında, dava açmak için on beş günden fazla bir süre kalmışsa bu süre zarfında dava açılmalıdır. Ancak dava açma süresi uzlaşma görüşmeleri sırasında bitmiş veya görüşmeler tamamlanıp da durumun tutanakla mükellefe tebliğini takip eden tarihte on beş günden az bir süre kalmışsa bu süre on beş gün daha uzamaktadır. Ayrıca vergi uyuşmazlıklarında dava açma süresi, mücbir sebep ve zor durum gerekçesi ile uzatılabilmektedir.


4.Vergi Hatalarında Yargı Yolu

Vergi hataları sonucunda mükelleflerin idareden hata düzeltme talebinde bulunmaları veya Maliye Bakanlığı’na şikâyet yolu ile başvurmaları, uyuşmazlığın idari çözümü olarak açıklanmaktadır. Bu nedenle vergi hataları konusuna kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.

                VUK' na göre vergi hataları; ''vergide hata'' ve ''matrahta hata'' olmak üzere iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Vergi Usul Kanunu'nun 116. maddesine göre; ''Vergi hatası, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır.''  VUK 117. maddesinde matrah hataları, verginin miktarında yapılan hatalar ve çifte vergi hatası olarak kabul edilmektedir. V.U.K.’nun 119. maddesine göre hatalar şu yollarla ortaya çıkarılabilmektedir.


- ilgili memurun hatayı bulması veya görmesi,

- üst memurların yaptıkları incelemeler sonucunda hatanın görülmesi ile;

- hatanın teftiş sırasında tespiti ile;

- hatanın vergi incelemesi sırasında tespiti ile;

- mükellefin başvurusu ile.


Konuya ilişkin olarak yapılan düzenlemede, hatanın mükellefçe tespiti halinde ilgili vergi dairesine mükellef tarafından hata düzeltme talebinde bulunulabilmekte veya dava açma süresi henüz son bulmamışsa konu yargıya taşınabilmektedir. Burada önemli olan ise vergi dairesinin otuz gün içerisinde olumsuz cevap vermesi veya kasıtlı sukut ederek zımnen talebi reddetmesi durumudur. Talebin açıkça veya zımnen reddi hallerinde eğer dava süresi son bulmuşsa bu noktada 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun(İYUK) onuncu maddesi devreye girmektedir. Talebi reddedilen mükellef ilgili madde gereği şikâyet yoluyla Maliye Bakanlığı'na başvuruda bulunabilmektedir. Maliye Bakanlığı'nın talebi işleme aldığı tarihten itibaren olumsuz cevap vermesi veya idari süre olan altmış gün boyunca kasıtlı susması durumunda otuz günlük dava süresi tekrar başlamaktadır.(İYUK Madde.11) Vergi hatalarının söz konusu olmadığı durumlarda, düzeltme ve şikâyet yoluyla açılan davada, mahkeme işin esasına girmez ve dava usul yönünden reddedilir.[4]


5.Vergi Davalarında Ehliyet

                Vergi davalarında da her davada olduğu gibi ''davalı taraf '' gösterme zorunluluğu bulunmaktadır. İdari yargılama usulüne göre idareye karşı açılacak davalarda davalı muhatap kanunlarla özel bir düzenleme söz konusu değil ise tüzel kişiliğin bizzat kendisidir. Örneğin, devlet memuru statüsü bulunan bir öğretim üyesinin görevi ile ilgili kusurundan dolayı, öğretim üyesinin şahsına değil üniversite aleyhine dava açılması gerekmektedir. Vergi davalarında davalı kural olarak idare olmaktadır. Bu davaların açılabilmesi için davacının ''dava ehliyeti'', davalının ''taraf ehliyetine'' sahip olması gerekmektedir. 5345 Sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun'un 24. maddesinde değinilmiş bu durum genel kurala istisna teşkil etmektedir. Aynı kanuna ve Danıştay içtihatlarına bağlı olarak hazineyi temsil etme görevi vergi dairesi müdürlüklerine verilmiştir.[5] Bu nedenle davalı taraf vergi dairesi olmaktadır. Her iki şekilde de VUK 377. madde şartlarının davacı ve davalı tarafından taşınıyor olması gerekmektedir.


6.Başvuru ve  Dilekçe Usulü

                Mükelleflerin yargıya başvurusu mahkeme başkanlığına hitaben yazılmış İYUK ‘nun 3. maddesindeki şekil şartlarını taşıyan dilekçe ile başlar. Dilekçe ve davaya ait eklerin kanunda belirtilen sayıda hazırlanması ve yargı makamına sunulması gerekmektedir. Dilekçeye eklenecek eklerin tasdiki zorunluluğu bulunmamaktadır. Mahkeme gerek gördüğünde bu belgelerin asıllarını isteyecektir. Kural olarak her idari işlem için ayrı ayrı dava açılması gerekmektedir. (İYUK Madde. 5) İlgili makamlara sunulan dilekçe ve ekleri, davaya ilişkin harç ve diğer giderler tahsil edildikten sonra kayıtlara alınır ve dava bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılmaktadır. (İYUK Madde. 6)Önemli bir husus da yanlış idari mercie gönderilen dilekçenin, dilekçeyi alan yargı merci tarafından ilgili mercie gönderilmesidir. Bu durum davanın açılmasına engel teşkil etmemektedir. Dilekçenin usulüne uygun olarak hazırlanmamış olması sonrası dilekçenin otuz gün içerisinde yenilenmesi gerekmektedir. Bu durum davanın reddi anlamına gelmemektedir. Otuz günlük süre içerisinde dilekçe usulüne uygun olarak düzenlenmez ise dava reddedilecektir.


7.Davanın Görülmesine İlişkin Esaslar

Vergi davaları kural olarak yazılı yargılama usulü ile dosya üzerinden, ispat edici belgelere dayanılarak yapılmaktadır. İdari Yargılama Usulü Kanununun 17. maddesinde belirtilen şartlar gerçekleştiği durumlarda duruşma talebinde bulunulabilir veya hâkim resen duruşma isteyebilmektedir. Duruşma talebi; dava dilekçesi,  cevap ve savunma dilekçeleri ile yapılabilir. Duruşma davetiyeleri duruşma tarihinden en az otuz gün önce taraflara gönderilmektedir.

Anayasanın 73. maddesinde hükmolunan verginin kanuniliği ilkesi gereği hâkimin karar verirken kıyas yasağı bulunmaktadır. Çünkü vergi koyma yetkisi sadece TBMM'ye aittir. Bu vesile ile vergi yargısı kıyas yoluyla kanun koyucu gibi hareket etmekten alıkoyulmaktadır.

Birincil amacı kamu düzeni sağlamak olan vergi yargısı davalarda re' sen araştırmayı ilke edinmiştir. Bu nedenle Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilmektedir. (İYUK Madde. 20)

Vergi davalarında genel kural dava açılmasının tahsil işlemini durdurduğu yönündedir. Ancak belli durumlarda dava tahsil işlemini durdurmamakta ve ilgilinin yürütmeyi durdurma isteminde bulunması gerekmektedir. Konu, İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. Maddesinde; ''Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Yürütme, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Verilecek yürütmenin durdurulması kararında telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığı verilir, ancak durumun gereklerine göre teminat aranmayabilir. Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; aynı kanunun ilgili fıkrasında belirtilen mahkemelere kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler, dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır. Yürütmenin durdurulmasına dair verilen kararlar on beş gün içinde yazılır ve imzalanır. Aynı sebeplere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması isteminde bulunulamaz. Dava dilekçesi ve eklerinden yürütmenin durdurulması isteminin yerinde olmadığı anlaşılırsa, davalı idarenin savunması alınmaksızın istem reddedilebilir. Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26 ncı maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazı kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir '' şeklindedir.

Bir davada, davayı sonuçlandıracak iddiaları ispat aracı delildir. Kuşkusuz dosya üzerinden gerçekleştirilecek bir yargılamada somut delil önem arz etmektedir. Medeni yargılama usulünde birtakım delil sınırlaması getirilmiş olmasına karşın ceza hukukunda ''sınırsız delil'' diğer bir deyişle ''delil serbestisi '' söz konusudur.[6] Vergi Usul Kanunu'nun 3. maddesinin ilgili fıkrasında vergi davalarında ispat yükü ve delil konusunda şu şekilde açıklama getirilmiştir; ''İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz. İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir''

Maddenin lafzından anlaşılan odur ki, vergiler ve vergi cezaları açısından ispat yükü olağanı iddia edene değil, olağanüstü durumu iddia edene aittir. Normal ve mutat durumu iddia eden bunu ispatla mükellef değildir ve ispat yükünden kurtulmaktadır.[7] Ayrıca delil serbestisi söz konusudur. Ancak ''yemin'' ve vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan ''şahit'' ifadesi delil serbestîsinin dışında tutulmuştur.

Bu bilgiler ışığında; defter, belge özel sözleşmeler, beyannameler, vergiyi doğuran olayla ilgisi açık bulunan şahit beyanları, bilirkişi görüşleri, keşif, idarece düzenlenen tutanaklar, karineler vergi yargılamasında ispat edici delil niteliği taşımaktadır.[8]

 


8.Vergi Mahkemesi Kararlarına Karşı Kanun Yolları


Yanlış olduğu iddia edilen mahkeme kararının yeniden incelenmesi ve değiştirilmesi amacıyla davanın taraflarına tanınan başvuru yollarına ''kanun yolları'' adı verilmektedir. Kanun yolları ''olağan '' ve ''olağanüstü'' olmak üzere ikiye ayrılır.


8.1. Olağan Kanun Yolları


Davaya taraf olan idare, mükellef ya da sorumlunun vergi mahkemesinin nihai kararının yanlış olduğu iddiası ile kararın kesinleşmesini önleyerek ''itiraz'' , ''temyiz'' veya ''karar düzeltme '' ile ikinci derece mahkemelerine başvuruda bulunması olağan kanun yolarıdır.


8.1.1. İtiraz


Vergi mahkemelerinin tek hâkimle vermiş olduğu nihai kararlara karşı itiraz başvurusu, vergi mahkemesinin yargı çevresindeki '' Bölge İdare Mahkemesine '', mahkemenin kararının tebliğ tarihini izleyen otuz gün çerisinde yapılır. İtiraz, Bölge İdare Mahkemesine hitaben yazılmış dilekçe ile yapılır. Bölge idare mahkemesi evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeter görürse veya itiraz sadece hukuki noktalara ilişkin ise veya itiraz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi halde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan itirazı haklı bulduğu veya davaya görevsiz hâkim tarafından bakılmış olması hallerinde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir, bölge idare mahkemesinin bu kararları kesindir ve temyiz yoluna başvurulamaz. İtiraza konu edilen kararı veren ya da karara katılan hâkim, aynı davanın itiraz yoluyla bölge idare mahkemesince incelenmesinde bulunamaz. (İYUK Madde. 45)


8.1.2. Temyiz


Vergi mahkemelerinin kurul halinde vermiş olduğu kararlara karşı temyiz yoluyla Danıştay' a başvurulur. Temyiz süresi de itiraz süresinde olduğu gibi vergi mahkemesinin nihai kararının taraflara tebliğini izleyen otuz gündür. İtiraz konusunda değindiğimiz üzere itiraz yoluyla başvuruda bulunulmuş davalara karşı temyiz yoluna başvurulamamaktadır.

Temyiz istemleri Danıştay Başkanlığına hitaben yazılmış İYUK 'nun üçüncü maddesindeki şekil şartlarını taşıyan dilekçeler ile yapılır. Dilekçeler bu şekil şartlarına uygun düzenlenmemiş ise eksikliklerin on beş gün içinde tamamlatılması hususu, kararı veren Danıştay veya mahkemece ilgiliye tebliğ olunur. Bu sürede eksiklikler tamamlanmazsa temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına Danıştay veya mahkemece karar verilir. Temyiz dilekçeleri, ilgisine göre kararı veren mahkemeye, Danıştay’a verilir ve kararı veren mahkeme veya Danıştay’ca karşı tarafa tebliğ edilir. Karşı taraf tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde cevap verebilir. Cevap veren, kararı süresinde temyiz etmemiş olsa bile düzenleyeceği dilekçesinde, temyiz isteminde bulunabilir. Bu takdirde bu dilekçeler temyiz dilekçesi yerine geçer. Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamının ödenmemiş olması halinde kararı veren; mahkeme veya Danıştay daire başkanı tarafından verilecek on beş günlük süre içerisinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçilmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme, ilk derece mahkemesi olarak davaya bakan Danıştay dairesi, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir. Temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması halinde de kararı veren mahkeme, ilk derece mahkemesi olarak davaya bakan Danıştay dava dairesi, temyiz isteminin reddine karar verir. Mahkemenin veya Danıştay dairesinin bu kararları ile İYUK 48. maddenin 2. fıkrasında belirtilen temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına ilişkin kararlarına karşı, tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. (İYUK Madde. 48)

Temyiz incelemesi sonunda Danıştay; görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi ve usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozar veya karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise kararın düzeltilerek onanmasına karar verebilir. Bunun dışında ilk derece mahkemesinin kararına katılıyor ise kararı onar. Kararın bozulması halinde dosya, Danıştay’ca kararı veren mahkemeye gönderilir. Mahkeme, dosyayı diğer öncelikli işlere nazaran daha öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar verir. Mahkeme bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebilir. Israr kararının ilgili tarafından temyizi halinde, dava, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir. Danıştay’ın ilgili dava dairesinin kararı uygun görülürse mahkemenin kararı bozulur; aksi halde onanır. Vergi Dava Daireleri Kurulu kararlarına uyulması zorunludur. Kararların kısmen onaylanması ve kısmen bozulması hallerinde kesinleşen kısım Danıştay kararında belirtilir. (İYUK Madde. 49) Daha önce de belirtmiş olduğumuz üzere üçüncü, dördüncü, yedinci ve dokuzuncu dava daireleri vergi davalarına bakmaktadır. Bu dava dairelerinin üyelerinin oluşturduğu kurula '' Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu '' adı verilmektedir.

 


8.1.3. Karar Düzeltme (Tashih-i Karar)


Danıştay'ın temyiz üzerine veya bölge idare mahkemesinin itiraz üzerine vermiş olduğu kararlardan sonra, kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların, kararda karşılanmamış olması, bir kararda birbirine aykırı hükümler bulunması, kararın usul ve kanuna aykırı bulunması ve hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekârlığın ortaya çıkmış olması hallerinde, bir defaya mahsus olmak üzere ve kararın tebliğini izleyen on beş gün içinde ''karar düzeltme'' talebinde bulunulabilmektedir. Burada amaç, yargılamayı yapan üst mahkemenin kararını tekrar gözden geçirmesini sağlamak ve kaçırdığı bir ayrıntı olabileceğini hatırlatmaktır. Böylelikle herhangi bir suretle verilmiş hatalı karar tekrar yargısal süzgeçten geçirilmiş olmaktadır. (İYUK Madde. 54)

Karar düzeltme sonucunda verilen karar ne yönde olursa olsun karara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez ve düzeltme kararına karşı tekrar düzeltme isteminde bulunulamaz.

 


8.2. Olağanüstü Kanun Yolları


Olağanüstü kanun yoları, ''kanun yararına bozma'' ve ''yargılamanın yenilenmesi'' halleridir. Bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur.(İYUK Madde. 51) Kanunda sınırlandırılmış bir şekilde sayılmış olan sebeplere dayanılarak esas hükmün kaldırılması ve yargılamanın yenilenmesi, davanın yeniden incelenmesi ve kararın hukuka uygun hale getirilmesini sağlayan kanun yoluna yargılamanın yenilenmesi denir. Olağanüstü kanun yolları istisnai durumları ifade etmektedir.



9. Sonuç

                Vergi uyuşmazlıkları idari ve kazai olarak çözümlenebilmektedir. İdari aşamada çözümlenemeyen veya idari çözümlere başvurulmadan yargıya taşınan uyuşmazlıklar yukarıda yaptığımız açıklamalar ışığında nihai olarak çözüme kavuşmaktadır.  İdare tarafından tarh ve tahakkuk edilen vergi ve cezaların iptaline ilişkin açılan veya idarenin belli durumlarda takdir komisyonu kararlarına karşı açacağı davalar ile işletilen yargı süreci hedeflenen hukukun üstünlüğünü pekiştirerek mükellef nezdinde topluma güven vermek ve her alanda adaleti sağlamaktır.




[1] Şükrü KIZILOT, Zuhal KIZILOT, ''Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları'', Ankara, 2012 ,S.68
[2] 2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun, Madde.7
[3] 213 sayılı Vergi Usul Kanunu Madde 378
[4] KIZILOT, KIZILOT, age,.S.378
[5]Gürsel KAPLAN, ‘Danıştay Kararları ve İlgili Özel Düzenlemeler Çerçevesinde İdari Yargıda Ehliyet ve Husumet'',2011
[6]Mualla ÖNCEL, Ahmet KUMRULU, Nami ÇAĞAN, '' Vergi Hukuku'', Ankara, Nisan 2007, S. 200
[7] Prof. Dr. Doğan ŞENYÜZ, Vergi Ceza Hukuku,S.375
[8] ŞENYÜZ, age.,S.377

Bu Makale Nisan 2014 Tarihinde Lebib Yalkın Mevzuat Dergisinde Yayınlanmıştır.