Translate

26 Aralık 2014 Cuma

"Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği” bir dönemin sonu mu?

İlhan BULUT / Gümrük Müşaviri
 
 
Mayıs 2008’de yürürlüğe girmişti Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği (YGM) ile ilgili tebliğ. Önemli değişiklikleri beraberinde getirmişti. Gümrük antrepolarının açılış işlemleri, devir işlemleri, antrepolara giren ve çıkan eşyaların kontrolü, altışar aylık ve yıllık stok sayımları bunların en başında gelen işlemlerdi.

Tebliğ ile öncesinde gümrük idareleri tarafından görevlendirilmiş ancak maaş, mesai, yolluk ve diğer ihtiyaçları antrepo işleticisi tarafından peşinen karşılanan memurların yaptığı işlem artık yetkilendirilmiş gümrük müşavirleri tarafından karşılanacaktı. Uzun bir süre de böyle devam etti. Şimdi ne oldu da Gümrük Bakanlığı tarafından getirilen bu sistem, bir günde bir tebliğ ile son buldu?Bu sonucu hazırlayan etkenler nelerdi? Özellikle son dönemlerde antrepolar hakkında gazete manşetlerine konu olan spesifik olayların bu sonda, bir etkisi var mıydı? Bütün bu sorulara bir cevap vermek elbetteki mümkün.

Elbette ki gümrük antrepo rejimi ve bu rejimin etkin çalışmasının önemli aktörü olan YGM sisteminde, gümrüklerin diğer sisteminde olduğu gibi aksamalar var, olacaktır da. Önemli olan bu aksamayı tespit edip cezai müeyyideye tabi tutarak benzer durumların önüne geçmektir. Bakıldığında ne kadar doğrudur bilemem, medyadan takip ettiğimiz kadarıyla “antrepolarda usulsüz bir şekilde eşyaların değiştirildiği, farklı nitelikte eşya giriş-çıkışı yapıldığı” konularını okuyoruz. Ama biz biliyoruz ki gümrük yönetmeliğinde antrepoların sürekli takip edilebilen bir kamera sistemiyle donatılması, kamera kayıtlarının arşivlenmesi hatta arşiv süresine varana kadar fiziki gereklilik çok net ifadelerle belirtilmiştir.

Devamlı gözlem altında olması gereken antrepolar bu usulsüzlükler yapılırken tam olarak takip edilmiyor muydu? Bu usulsüzlüklerin boyutu gerçekten yüzlerce YGM firmasının binlerce çalışanı ile birlikte bir günde son bulduracak kadar büyüklükte midir? Sonrasında ise yetkilerin gümrük memurlarına devredilmesiyle bu sıkıntıların önüne geçilebilecek mi bilemiyorum ama bu yaklaşımın doğrudan veya dolaylı 100 bin civarında çalışana hitap eden gümrük müşavirliği sektöründe bir ürperti oluşturduğunu ifade etmek isterim.


Kaynak :http://www.dunya.com/yetkilendirilmis-gumruk-musavirligi-bir-donemin-sonu-mu-246570h.htm




http://www.denetimvergi.com/icerik/haber_ex.php?id_no=51


Denetim Vergi Sirküler 2014/034 : Antrepo Rejimine Tabi Tutulan Eşyada Teminat Uygulaması

02.12.2014 tarihli ve 29193 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan Gümrük Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile yapılan düzenleme çerçevesinde 17/12/2014 tarihinden itibaren uygulamadan kaldırılacak olan götürü teminat sonrasında, konuyla ilgili uygulamaya açılık getirmek üzere, Bakanlık Makamı’nın 14.12.2014 tarihli Olurları ile, yeni bir düzenlemeye gidilmiştir.
Buna göre;
Akaryakıt antrepoları dışındaki antrepolardaki teminat işlemleri ile ilgili olarak; her bir antrepo bazında eşyadan bağımsız ve sabit olmak üzere 01.01.2015 tarihine kadar 100.000.-Avro teminat verilmesi, ayrıca bu sabit teminata ilave olarak,
1- Antrepolara et ve et ürünleri (2. ve 16. fasıllarda sınıflandırılan), çay, muz, tütün ve tütün ürünleri, alkollü içki, mısır, cin mısırı, ceviz (kabuklu veya kabuksuz), badem (kabuklu veya kabuksuz), antep fıstığı (kabuklu veya kabuksuz) ile yer fıstığının (tohumluk, kabuklu veya kabuksuz) konulması durumunda eşyadan alınması gereken teminatın, eşyaya ilişkin toplam vergilerin %25’i kadar olması
2- Antrepoya konulacak diğer eşyadan alınması gereken teminatın ise eşyaya ilişkin toplam vergilerin %10’u kadar olması,
3- 01.01.2015 tarihine kadar 100.000.-Avro tutarındaki teminatın verilmemesi durumunda söz konusu teminat verilinceye kadar antrepoya eşya alınmasına izin verilmemesi,
Şeklinde yeni bir düzenleme yapılmıştır.

http://www.denetimvergi.com/icerik/sirku_ex.php?id_no=34

İthal Edilen Ürünlerle İlgili Satıcı Tarafından Gönderilen Fiyat Farkı ve Komisyon Faturalarının KDV ve Kurumlar Vergisi Yönünden İncelenmesi

Emre ATAÇ

Giriş

İthal Edilen ürünlerle ilgili satıcı tarafından sonradan gönderilen fiyat farkı faturaları ile ithal edilen ürünler için yurtdışından başka bir firmadan gönderilen komisyon faturalarının Katma Değer Vergisi ve Kurumlar Vergisi yönünden değerlendirilmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.

A) İthal Edilen Ürünlerle İlgili Satıcı Tarafından Sonradan Gönderilen Fiyat Farkı Faturaları
Katma Değer Vergisi Açısından;

Katma Değer Vergisi Kanunun 21. Maddesine göre;
İthalatta verginin matrahı aşağıda gösterilen unsurların toplamıdır:
a) İthal edilen malın gümrük vergisi tarhına esas olan kıymeti, gümrük vergisinin kıymet esasına göre alınmaması veya malın gümrük vergisinden muaf olması halinde sigorta ve navlun bedelleri dahil (CIF) değeri, bunun belli olmadığı hallerde malın gümrükçe tespit edilecek değeri,
b) İthalat sırasında ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar,
c) (4369 sayılı Kanunun 81'nci maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 1.8.1998)(44) Gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan (4731 sayılı Kanunun 5/B maddesiyle değişen ibare)diğer giderler ve ödemelerden vergilendirilmeyenler(45) ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur parkı gibi ödemeler.
Katma Değer Vergisi Kanunun 24. Maddesine göre;
Aşağıda yazılı unsurlar matraha dahildir:
a) Teslim alanın gösterdiği yere kadar satıcı tarafından yapılan taşıma, yükleme ve boşaltma giderleri,
b) Ambalaj giderleri, sigorta, komisyon ve benzeri gider karşılıkları ile vergi, resim, harç, pay, fon karşılığı gibi unsurlar,
c) Vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan hertürlü menfaat, hizmet ve değerler.
Bu anlamda fiili ithalattan sonra ortaya çıkan ek fiyat farkı tutarları katma değer vergisinin konusuna girmektedir.
Konuyla ilgili Denizli Vergi Dairesinin vermiş olduğu özelgesi aşağıda olup , ithalatta vergi matrahına dahil unsurlardan olan ithal edilen eşyayla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan fiyat farklarına isabet eden KDV nin,  Gümrük Kanunu çerçevesinde ilgili gümrük idaresine beyan edilerek ödenmesi gerektiğine değinmektedir.
Firma bu tür fiyat farkı faturalarına sorumlu sıfatıyla KDV uygulamakta olup tahakkuk eden vergiyi  Maliye idaresine ödemektedir.
2011/48 numaralı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının genelgesinde Sonradan kontrol denetimleri neticesinde tespit edilen, Gümrük Yönetmeliğinin 53 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında beyan edilmesi mümkün olduğu halde bu şekilde beyan edilmeyen gümrük kıymeti unsurları ile ilgili KDV'nin 2 Nolu KDV beyannamesi ile vergi dairelerine yatırıldığının tespit edildiği durumlarda da KDV farkının yukarıda 2 nolu bentte
(2- Gümrükte ödenmeyen royalti bedeline ilişkin KDV'nin 1 veya 2 nolu KDV Beyannamesi ilevergi dairesine ödenmesi durumunda, bu tutara ilişkin KDV ek tahakkuku yapılmaması,Royalti bedeliyle ilgisi olmayan ve 2 nolu KDV beyannamesiyle ödenen KDV'nin göz önünde bulundurulmaması,)
açıklanan şekilde tespit edilmesi gerekmektir denmektedir.

B) İthal Edilen Ürünler İçin Yurtdışından Başka Bir Firmadan Gönderilen Komisyon Faturaları

 Katma Değer Vergisi Açısından;
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1. maddesinde, Türkiye' de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu, 4. maddesinde de hizmetin, bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği belirtilmiştir.

Aynı Kanunun, 6/b maddesinde ise işlemlerin Türkiye' de yapılmasının, malların teslim anında Türkiye' de bulunmasını, hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye' de faydalanılmasını ifade ettiği hükme bağlanmıştır.

KDV Kanunu’nun 9. maddesi, mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde Maliye Bakanlığına vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutma yetkisi tanımıştır.
Maliye Bakanlığı bu yetkisini kullanarak KDV Genel Tebliği 117 ile bu kişi vekuruluşların Türkiye’de yaptığı hizmetler ile bunların yurt dışında yaptığı, ancak Türkiye’de faydalanılan hizmetlerde KDV’nin tamamının hizmetten faydalanan yurt içindeki muhatap tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödeneceği yönünde düzenlemeler yapmıştır. Buna göre, yurt dışından hizmet ithal edildiğinde, hizmeti ithal eden tarafından hizmet bedeli üzerinden KDV hesaplanması ve bu verginin 2 No’lu Katma Değer Vergisi Beyannamesiyle beyan edilip ödenmesi gerekmektedir.
Bu anlamda ithal edilen ürünlerle, katma değer verginsin konusuna giren bir hususla ilgili yurtdışı firma tarafından düzenlenen komisyon faturası katma değer vergisinin konusuna girmekte olup sorumu sıfatıyla kdv yerine getirilmelidir.
Kurumlar Vergisi Açısından;
KVK’ nun 30. Maddesi ve GVK’ nun 94. Maddesi hükümlerine göre, BKK ile belirlenmiş oranlarda dar mükellefiyete tabi kurumlara nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen ödemelerden gelir veya kurumlar vergisi kesintisi yaparlar.
Türkiye dışında yerleşik kişi veya kurumlar, Türkiye mukim gerçek veya kurumlara hizmet sunmak suretiyle elde ettikleri gelirler nedeniyle gelir veya kurumlar vergisine tabi olmaktadırlar. Bu vergilemeyi yapabilmek için ülkeler arasında imzalanmış çifte vergiyi önleme anlaşmalarında aksine hüküm olmaması gerekir. Bu vergileme genellikle hizmeti sunan açısından kurum veya şahıs olsun stopaj yoluyla yapılmaktadır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu Maddesine göre stopaj yapabilmek için,                                                            
-         Yurt dışından hizmeti sunan bir kurum olmalıdır.
-         Yurt dışından alınan hizmet KVK’nun 30.Md. sayılan tevkifata tabi hizmetlerden olmalıdır.
-         Hizmet alınan ülke ile Türkiye arasında çifte vergiyi önleme anlaşması olmamalıdır veya vergi anlaşmasında stopaj yapmayı engelleyecek hüküm olmamalıdır.    
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, stopaja tabi olan ve olmayan bazı ödemeler şöyledir;
Stopaja tabi ödemeler;
-         Telif, imtiyaz, ticaret unvanı, marka, know-how, ihtira, işletme, alâmetifarika ve bunlara benzer GAYRİ MADDİ HAKLAR için ödenen bedeller ve kiralar,
-         KİRALAMA hizmetleri karşılığında ödenen bedeller. ( finansal kira ve normal kira)
-         Eleman ücretleri (Yurt dışında mukim bir şirkette çalışan ve geçici görevle Türkiye’ye gelen personel için yurt dışındaki firmaya ödenen ÜCRET karşılığı ödemeler)
-         Danışmanlık, mühendislik, eğitim, montaj, tercüme hizmetleri gibi SERBEST MESLEK kapsamında yapılan ödemeler.
-         Borç verme, mevduat ve benzeri fon kaynakları karşılığında ödenen FAİZLER.
Stopaja tabi olmayan ödemeler;
-         Fuar katılım bedelleri,
-         Yurt dışında yapılan ilan ve reklam bedelleri,
-         Her çeşit komisyon ödemeleri,
-         Sigorta prim ödemeleri,
-         Gözetim ücret ödemeleri,
-         Uydu ve data hattı kira ödemeleri,
-         Yurt dışı seyahatlerde yapılan ödemeler. (konaklama, yemek, ulaşım gibi)
Her çeşit komisyon ödemeleri ticari kazanç niteliğinde olduğundan stopaja tabi değildir.
Sonuç
Katma Değer Vergisi Açısından: Gümrük idaresinin 2011/48 no.lı genelgesinde sorumlu sıfatıyla KDV nin oluşacak tarhiyatta dikkate alınacağına dair açıklama olmasına rağmen ithalattan doğan fiyat farklarına ilişkin faturalara ait katma değer vergisinin gümrüğe beyanı Maliye Bakanlığının verdiği özelgeden de  görüldüğü gibi en sağlıklı yöntemdir.
Kurumlar Vergisi Açısından:  İthal Edilen Ürünlerle İlgili Satıcı Tarafından Sonradan Gönderilen Fiyat Farkı Faturaları İle İthal Edilen Ürünler İçin Yurtdışından Başka Bir Firmadan Gönderilen Komisyon tutarları ticari kazanç niteliği taşıdığından stopaj kesintisi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
Komisyon ve fiyat farkları ile ilgili özelge örnekleri aşağıda mevcuttur.

İthalattan doğan fiyat farkı faturasında KDV hk.

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
DENİZLİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü
  
Sayı:B.07.1.GİB.4.20.15.01-40-MUK-2011-200-6702/02/2012
Konu:İthalattan doğan fiyat farkı faturasında KDV 
     

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuz,  ... 'da yerleşik ... firmasından pamuk elyafı ithal ettiğiniz, ihracatçı firma ile dünya pamuk borsalarındaki fiyatlar doğrultusunda kontrat yaptığınız ve kontrata istinaden avans olarak ödeme yaptığınız, ithalatın kontrat fiyatı üzerinden düzenlenen fatura ile gerçekleştiği, daha sonra ihracatçı firmanın dünya pamuk borsalarındaki fiyatlara göre ek bir fatura daha düzenlediğinden bahisle düzenlenen fiyat farkı faturası üzerinden hesaplanan katma değer vergisini, 2 no.lu KDV beyannamesi ile beyan edip edemeyeceğiniz hususunda bilgi verilmesi istenilmektedir.
            3065 sayılı KDV Kanununun;
           - 1/2 nci maddesinde, her türlü mal ve hizmet ithalinin katma değer vergisine tabi olduğu,
            -10/ı maddesinde, ithalatta vergiyi doğuran olayın, Gümrük Kanununa göre gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başlaması, gümrük vergisine tabi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescili aşamasında meydana geldiği,
            -21 inci maddesinde, ithalatta vergi matrahının; ithal edilen malın gümrük vergisi tarhına esas olan kıymeti, gümrük vergisinin kıymet esasına göre alınmaması veya malın gümrük vergisinden muaf olması halinde sigorta ve navlun bedelleri dahil (CIF) değeri, bunun belli olmadığı hallerde malın gümrükçe tespit edilecek değeri, ithalat sırasında ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar, Gümrük Beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan diğer giderler ve ödemelerden vergilendirilmeyenler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi unsurların toplamı olduğu,
            - 43/4 üncü maddesinde, ithalde alınan KDV nin ilgili gümrük idaresince tarh olunacağı,
            - 48 inci maddesinde, bu kanuna göre vergisi ödenmeden veya eksik ödenerek yurda sokulan eşyaların hiç alınmamış veya eksik alınmış katma değer vergisi hakkında Gümrük Kanunundaki esaslara göre işlem yapılacağı, ancak, indirim hakkı tanınan işlemlere konu eşyanın serbest dolaşıma girdiği tarihin içinde bulunduğu veya sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak vergi dairesine verilen beyannamelere göre ödenen KDV nin (sorumlu sıfatıyla ödenenler hariç), ithalde hiç ödenmemesi veya eksik ödenmesi nedeniyle tahsili gereken KDV den düşüleceği,
             hüküm altına alınmıştır.
            Buna göre, ithalatta vergi matrahına dahil unsurlardan olan ithal edilen eşyayla ilgili olarak sonradan ortaya çıkan fiyat farklarına isabet eden KDV nin,  Gümrük Kanunu çerçevesinde ilgili gümrük idaresine beyan edilerek ödenmesi gerekmekte olup, bu verginin 2 No.lu KDV Beyannamesi ile bağlı bulunduğunuz vergi dairesine  beyan edilip ödenmesi mümkün  bulunmamaktadır.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.



T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir ve Kurumlar Vergileri Müdürlüğü


SAYI : B.07.1.GİB.4.07.16.01/KVK.2007.ÖZ.73/
KONU : Yurt dışındaki firmaya ödenen komisyon bedelinin KV ve KDV karşısındaki durumu
İLGİ :
İlgide kayıtlı dilekçenizde, ……….Vergi Dairesi Müdürlüğünün ……………… vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuz, Danimarka'da bir firmanın kendi vatandaşlarına şirketinize ait ülkemizdeki gayrimenkulleri satabilmek için pazarlama faaliyetinde bulunduğu, bunun için reklam ve fuarlara katıldığından söz edilerek, satışı yapılan gayrimenkuller karşılığında ödenen komisyon bedeli ile reklam ve fuar hizmetleri nedeniyle yapılan ödemeler üzerinden katma değer vergisi ödenip ödenmeyeceği konusunda görüşümüz sorulmuş olup, konuyla ilgili olarak Gelir İdaresi Başkanlığından alman 30.05.2008 tarih ve 54829 sayılı yazıda aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN :

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1. maddesinde, Türkiye' de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu, 4. maddesinde de hizmetin, bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği belirtilmiştir.

Aynı Kanunun, 6/b maddesinde ise işlemlerin Türkiye' de yapılmasının, malların teslim anında Türkiye' de bulunmasını, hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye' de faydalanılmasını ifade ettiği hükme bağlanmıştır.

Bu durumda, şirketinize ait ülkemizdeki gayrimenkullerin satılması amacıyla yurt dışında mukim bir firma tarafından fuarlara katılım ve reklam vermek suretiyle yurt dışında gerçekleştirilen pazarlama hizmeti katma değer vergisine tabi olmayacaktır.

Öte yandan satışı yapılan gayrimenkuller karşılığında Türkiye' de mukim şirketiniz tarafından yurt dışında müşteri bulan yabancı şirkete ödenen komisyon bedeli, hizmetten Türkiye' de faydalanılması nedeniyle katma değer vergisine tabi tutulacak olup, söz konusu komisyon bedeli üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin sorumlu sıfatıyla beyan edilerek ödenmesi gerekmektedir.

KURUMLAR VERGİSİ KARUNU YÖNÜNDEN :

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 01/01/2007 tarihinde yürürlüğe giren 13. maddesinin 1. fıkrasında; kurumların ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları durumunda, kazancın tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı hüküm altına alınmış olup; alım, satım, imalat, ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemlerin her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirileceği belirtilmiştir.

Söz konusu maddenin ikinci fıkrasında ise, ilişkili kişi tanımının, kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade ettiğine yer verilmiştir.

Öte yandan konuya ilişkin ayrıntılı açıklamaları 8 Kasım 2007 tarih ve 26704 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan 1 seri Nolu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliği' nde yapılmıştır. Anılan Tebliğin "3.1.2-Kurumlarm veya Ortaklarının İlgili Bulunduğu Gerçek Kişi veya Kurum" başlıklı bölümünde, kurumların ve kurum ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi ve kurumlar sayılmış olup, kurum ortaklarının doğrudan veya dolaylı olarak ortak olduğu kurumlar ve şahıs şirketleri ile söz konusu kurum ve şahıs şirketlerinin diğer kurum ortaklarının ilişkili kişi sayılacağı açıklanmıştır.

Bu çerçevede, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımından söz edebilmek için;

Bir kurum tarafından bir mal veya hizmet alım satımının (alım, satım, imalat ve inşaat

işlemleri, kiralama, kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye,

ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler de bu kapsamdadır.) yapılmış olması,

Söz konusu kurumun bu mal veya hizmet alım ya da satımını ilişkili kişilerle yapmış

olması,

Bu mal veya hizmet alım ya da satımında "emsallere uygunluk ilkesine" aykırı olarak fiyat

veya bedel tespiti yapılmış olması

gerekmektedir.

Dolayısıyla kurumların ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine göre tespit ettikleri fiyat veya bedel üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımı yapmış olmaları durumunda transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımından söz edilmeyecektir.

Öte yandan yine aynı Tebliğin "4-Emsallere Uygunluk İlkesi" başlıklı bölümünde, emsallere uygun fiyat veya bedelin, aralarında ilişkili kişi tanımına uygun herhangi bir ilişki olmayan kişilerin tamamen işlemin gerçekleştiği andaki koşullar altında oluşturduğu piyasa ya da pazar fiyatı olarak adlandırılan tutar olduğu ve ilişkili kişilerle yapılan işlemlerde uygulanan fiyat veya bedelin bu tutar olması gerektiği açıklanmıştır.

Şirketiniz ile şirketinizin ortaklarından birinin ortak olduğu Danimarka' da mukim Consept House arasında yapılan sözleşmeye istinaden, Şirketinize ait Türkiye' de bulunan gayrimenkullerin Consept House tarafından Danimarka vatandaşlarına tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin yapıldığı ve satışı yapılan gayrimenkuller karşılığında Consept House' a komisyon bedeli ödendiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, aralarında ilişki bulunan iki şirket arasında yapılan işlemlerde uygulanacak fiyat veya bedelin (komisyon bedeli) emsallere uygun fiyat üzerinden belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu emsale uygun bedelin tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrası ile anılan Tebliğin "5-Emsallere Uygun Fiyat ya da Bedelin Tespitinde Kullanılan Yöntemler" başlıklı bölümünde yapılan açıklamalara göre işlemin mahiyetine en uygun yöntemin kullanılacağı tabiidir.

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3. maddesinin ikinci fıkrasında; Kanunun 1 inci maddesinde sayılan kurumlardan, kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye' de bulunmayanların, dar mükellefiyet esasında sadece Türkiye1 de elde ettikleri kazançlar üzerinden vergilendirileceği hükmü getirilmiş, üçüncü fıkrasında ise dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratlar sayılmıştır.

Anılan Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında ise, dar mükellefiyete tabi kurumların bu maddede yer alan kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslarda dahil nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından % 15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılması hükme bağlanmış, ancak maddedeki yetkiye dayanılarak çıkarılan 2006/11447 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 1/1/2007 tarihinden geçerli olmak üzere farklı kesinti oranları belirlenmiştir.

Buna göre satışı yapılan gayrimenkuller karşılığında Türkiye' de mukim şirketiniz tarafından, kanuni ve iş merkezi Türkiye' de bulunmayan Danimarka' da mukim ilişkili kişi kapsamındaki Consept Hasue' a ödenen komisyon bedeli ticari kazanç niteliği taşıdığından bu ödemeler üzerinden kurumlar vergisi kesintisi yapılmayacağı tabiidir.

Ancak, Consept House tarafından verilen hizmetin yurt dışında pazar araştırması yapılması, ürünlerin reklamının yapılması, pazarlama gibi hizmetler dolayısıyla salt komisyonculuk işinin dışına taşması durumunda söz konusu hizmet karşılığında Şirketiniz tarafından Danimarka' da mukim Consept House' a ödenen bedeller üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesi ve 2006/11447 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1/b-ii bendi uyarınca % 20 oranında tevkifat yapılması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.


www.denetimvergi.com internet adresinde yayımlanmıştır.

Yeni Türk Ticaret Kanunu Açısından İçsel Fonlarla Sermaye Artırımı

01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun(TTK) 462. maddesi iç kaynaklardan sermaye artırımı konusunu düzenlemiştir. 
Bu maddeye göre,
Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş  yedek  akçeler ile 
  • Kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen kısımları,
  • Mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar
Sermayeye dönüştürülerek, sermaye iç kaynaklardan artırılabilmektedir.
Aynı maddenin 3. Fıkrası gereğince, bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâlinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılamamaktadır. Ancak bu fonların sermayeye ilavesi ile birlikte fazladan yapılacak sermaye artırımlarında taahhüt yoluyla birlikte sermaye artırımı yapılabilmektedir.
Bununla birlikte, TTK’ nın 376. Maddesinde sermayenin kaybı ve borca batık olma durumu izah edilmiştir. 376. maddenin 1. Fıkrası uyarınca, son yıllık bilânçodan sermaye ile kanunî yedek akçeler toplamının yarısının zararlar sonucu karşılıksız kaldığının, yani yitirilmiş bulunduğunun anlaşılması halinde, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırmak ve uygun gördüğü gerekli önlemleri kurula sunmak zorundadır. Hükmün uygulanabilmesi için, kanunî yedek akçeler dışındaki açık yedek akçelerle de zararın kapanmamış olması ve arta kalan zararın sermaye ile kanunî yedek akçeler toplamının yarısını geçmesi gerekmektedir.
TTK’nin 462. Maddesinin 2. Fıkrası gereğince, sermayenin artırılan kısmını iç kaynaklardan karşılayan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğu, onaylanmış yıllık bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanmalıdır. Bilanço tarihinin üzerinden altı aydan fazla zaman geçmiş olduğu takdirde, yeni bir bilanço çıkarılması ve bunun yönetim kurulu tarafından onaylanmış olması gerekmektedir.
Anonim ve limited şirketlerin sermaye artırımı işlemlerinde ve özellikle TTK’nin 462. maddesi uygulamasında ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesi amacıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün 23.01.2013 tarih ve 67300147.431.04/548 sayılı genelgesinde de belirtmiş olduğu üzere, sermaye artırımının sadece iç kaynaklardan yapılması durumunda, artırımın tescil edilebilmesi için, şirketin özvarlığı da tespit edilmek suretiyle şirket sermayesinin, TTK 376. Madde hükümleri dikkate alınarak, karşılıksız kalıp kalmadığına, sermayenin hangi oranda korunduğuna ve iç kaynaklardan artırılan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğuna ilişkin Yeminli Mali Müşavir veya Serbest Muhasebeci Mali Müşavir raporunun ticaret sicili müdürlüğüne verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, şirket sermayesinin öz varlık içerisinde korunduğunu, iç kaynaklardan karşılanan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğunu doğrulayan yönetim kurulunun açık ve yazılı beyanı ile genel kurul tarafından onaylanmış yıllık bilançonun, bilanço tarihinin üzerinden altı aydan fazla zaman geçmiş olması halinde ise yönetim kurulu tarafından onaylanmış ara bilançonun ticaret sicili müdürlüğüne verilmesi durumunda ise, söz konusu raporlar aranmadan işlem yapılması gerekmektedir.
Dolayısıyla, şirketin içsel fonlar ile sermaye artırımı gerçekleştirebilmesi için özvarlığını koruması ve iç kaynakların artırılan tutarının şirket bünyesinde gerçekten var olması gerekmektedir. İlgili tespit işlemine dair yetkili meslek mensubunca düzenlenmiş rapor veya yönetim kurulunun açık ve yazılı beyanı dışında yapılacak artırım işlemleri hukuken geçersiz olacaktır.

Fire ve Hurda Satışında Katma Değer Vergisi İstisnası (VAT Exemption in Sales of Wastes and Scraps)

Özet
 
Katma Değer Vergisi[1] (KDV) Kanunu’nun 17. maddesi gereğince; metal,  plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıklarının teslimi KDV’den istisna edilmiştir.Fire ve hurda teslimlerinde, idarenin görüşü ve mevcut düzenlemeler paralelinde, 17. madde uygulamasının ne şekilde gerçekleştirileceği bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Katma Değer Vergisi, Hurda, Fire

Abstract
 
According to 17th article of Value Added Tax (VAT) Law; the deliveries of metal, plastic, rubber, tire, paper, glass scraps are exempted from VAT. This study covers the basic implementations of deliveries of wastages and scraps according to 17th article of the law in parallel with existing regulations and opinion of the authority.[2]

Keywords:Value Added Tax, Scrap, Wastage

1. Giriş
Mükelleflerce üretilen mal ve hizmetler, nihai tüketiciye ulaşana kadar her aşamada vergilendirilmektedir. Bu işlem sebebiyle ortaya çıkabilecek “verginin piramitleşmesi” sorununun önüne geçebilmek maksadıyla, KDV ‘de indirim mekanizması oluşturulmuştur. Bu mekanizma ile amaçlanan, yüklenilen verginin  mükellefin tesliminde hesaplanan vergiden düşülmesi suretiyle her aşamanın tamamının değil, sadece katma değer yaratılan kısmının vergilendirilmesidir.[3] Dolayısıyla indirim mekanizmasının sağlıklı çalışması büyük önem taşımaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nda tam ve kısmi olmak üzere iki tip istisna bulunmaktadır. Bu iki istisna türü arasındaki ayrım, bahsi geçen indirim mekanizması ile açıklanmaya çalışılmıştır. Yüklenilen ancak indirim yoluyla giderilemeyen KDV’nin belirli usuller ve şartlar dâhilinde iadesinin düzenlendiği, kanunda açıkça sayılan, belirli iş ve işlemler tam istisna kapsamında; bunların dışında kalan ve istisna olarak nitelendirilen işlemler ise kısmi istisna kapsamındadır.
Kanun'un 16 ve 17. maddeleri ile geçici maddelerinde düzenlenen istisnalar, kısmi istisna niteliğindedir . Kısmi istisna nedeniyle yüklenilen KDV'lerin indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. Dolayısıyla indirim konusu yapılamayan KDV’nin hesaplanarak satışın gerçekleştiği dönemde ödenmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Ancak, bu temel mantık, meselenin ruhu itibariyle bazen değişiklikler gösterebilmekte ve düzeltme işlemi yapılmasına gerek kalmamaktadır.

2.Katma Değer Vergisi İstisnaları
Vergi kanunlarında esas itibarı ile vergilendirilmesi öngörülen bir konunun veya işlemin kısmen ya da tamamen sürekli veya geçici olarak vergi dışında bırakılması istisna olarak tanımlanmaktadır. Kanun koyucu vergi kanunlarının uygulanmasında; vergide adaleti ve sosyal adaleti sağlamak, bazı kişi veya grupları korumak, dolaylı yardımlarda bulunmak, kişi veya işleri teşvik etmek amacıyla bir takım muafiyetler ve istisnalar getirebilmektedir. KDV Kanun’unda tam ve kısmi olmak üzere iki tür istisna mevcuttur.

2.1.Tam İstisna
KDV Kanununun 32. Maddesinde; anılan kanunun11 (Mal ve Hizmet İhracatı), 13 (Araçlar, Petrol Aramaları ve Teşvik Belgeleri Yatırımlarda İstisna), 14 (Taşımacılık İstisnası) ve 15. (Diplomatik İstisnalar) maddelerinde yer alan vergiden istisna edilmiş işlemler nedeniyle mükellefler tarafından yüklenilen ancak indirim yoluyla giderilemeyen KDV’lerinin mükelleflere belirli usuller ve şartlar dâhilinde iade edileceği açıklanmıştır.
Buna göre mükelleflerin, sözü geçen maddede yer alan iş ve işlemleri gerçekleştirmeleri durumunda satış faturalarında KDV hesaplamayacaktır ve mükellef yapılan işin veya teslime konu malın üretimine konu alımlara ilişkin KDV’yi indirim yoluyla gideremediği takdirde (devreden KDV durumu) iade talep edebilecektir. Dolayısıyla tam istisna kapsamında olan işlemlerde KDV istisnası süreci, istisna işlemini gerçekleştiren mükellef tarafından tüm safhalarda uygulanmış olacaktır.

2.2. Kısmi İstisna
Kısmi istisnalar, KDV Kanununun 32. Maddesinde sayılmayan vergiden istisna teslim ve hizmetlerdir. KDV Kanununun 17. maddesinde yer alan, “Sosyal ve Askeri Amaçlı İstisnalar ile Diğer İstisnalar" başlığı altında açıklanan istisnalar ise “Kısmi İstisnalar” olarak göze çarpmaktadır.
Bilindiği gibi KDV Kanunu 30 (a) maddesi gereğince; vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan KDV, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV'den indirilememektedir. Söz konusu indirilemeyen KDV’ler ise yine aynı Kanunun 58. maddesinde yer alan hükmün tersi anlamından(mefhum-u muhalif) hareketle yapılacak yorumu sonucunda gider veya maliyet olarak dikkate alınabilmektedir.[4]Dolayısıyla kısmi istisna kapsamında olan iş ve işlemleri gerçekleştirenler, yüklenmiş oldukları KDV’leri bu madde hükümlerini dikkate alarak düzeltecek( KDV Beyannamesinde ilave edilecek KDV satırına yazarak),düzeltilen KDV’yi gider veya maliyet olarak dikkate alacaklardır.
Bununla birlikte, anılan kanunun sırasıyla; 17/4-c, 17/4-r, Geç 12. md, 17/4-t, Geç. 23. md ve Geç. 24. md’sinde sayılan işlemler kısmi istisna kapsamındadır ve bu işlemlere kısmen veya tamamen indirim hakkı tanınmıştır.
Ayrıca kısmi istisna uygulaması belli şartlar altında ihtiyaridir[5]. Kanunun 18. Maddesi gereğince; “Vergiden istisna edilmiş işlemleri yapanlar, ilgili vergi dairesine yazılı başvuruda bulunarak, belirtecekleri işlem türleri için vergiye tâbi tutulmalarını talep edebilmektedirler. Bu talebin dilekçede belirtilen ve dilekçe tarihinden sonra ifa edilen işlemlerin tamamını kapsaması gerekmektedir”. Ayrıca aynı maddenin 3. Fıkrasında; “İstisnadan vazgeçeceklerin talepleri üzerine, vergi dairesince, vergi mükellefiyetleri talep tarihinden itibaren tesis olunmaktadır. Bu şekilde mükellef olanlar üç yıl geçmedikçe mükellefiyetten çıkamazlar. Mükellefler üç yıllık sürenin bitiminden önce mükellefiyetten çıkma talebinde bulunmadıkları takdirde mükellefiyet yeniden üç yıl süre ile uzatılmış sayılmaktadır” hükmü yer almaktadır.

3.Hurda ve Fire Kavramı
Hurda ve fire, birbirine sıkça karıştırılan iki kavramdır. Fire,Türk Dil Kurumu sözlüğünde,  “bir iş yapılırken çıkan artık parça” olarak tanımlanmaktadır.[6]Daha geniş bir tanımlamayla, stoklarda meydana gelen miktar ve değer azalmaları olarak açıklanabilmektedir.Değerleme açısından ise fire, bir malın üretim veya tüketim aşamalarında kendiliğinden oluşan ve başlangıçta miktarı kesin olarak tespit edilemeyen ancak envanter sırasında kayıtlardan ortaya çıkarabilen bir azalmayı ifade etmek için kullanılmaktadır.
GİB bir özelgesinde, üretim sırasında ortaya çıkan kıymetlerin üretim artıklarını, tali ürün veya yan ürün vasfına sahip olmamaları ve ekonomik bir değer taşımamaları durumunda bunları "fire" kapsamında değerlendirmektedir.
26.042014 tarih ve 28983 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanan Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği’nde[7] fire kavramı, imalatta ortaya çıkabilecek üretim artıkları ile birlikte ifade edilerek, satışa konu olsalar dahi işletmenin üretim amacı dışında ve asıl üretimine bağlı olarak ortaya çıkan ve ekonomik değeri olmayan çıktılar olarak ifade edilmektedir.
Fireler meydana gelme nedenlerine, ortaya çıkış şekillerine veya fire sonucu oluşan maddenin ekonomik değer taşıyıp taşımamasına göre normal fire, anormal fire, kalıcı fire, uçucu fire gibi sınıflandırılarak ifade edilmektedir.[8]
Bununla birlikte, hurda kelimesi, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde,“işe yarayamayacak derecede bozulmuş, zarar görmüş” olarak açıklanmaktadır.[9]Mülga 86 numaralı KDV Genel Tebliğinde hurda kavramı, her türlü maden, plastik, kağıt ve cam hurdasını, bunların hurda halindeki karışımlarını, aynen veya onarılmak suretiyle üretim amaçlarına uygun olarak kullanılamayacak haldeki metal, plastik, kağıt ve cam karakterli her türlü ham, yarı mamul ve mamul madde olarak tanımlanmıştır. Bu tanım kendinden önceki tüm tebliğleri yürürlükten kaldıran “Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği’nde”[10] de aynen korunmuştur.
Dolayısıyla genel olarak fire, üretimle ilgili ortaya çıkabilecek ve ekonomik değeri olmayan kırpıntı, talaş ve benzeri maddeler için kullanılan bir tanımken; hurda ise üretime konu olmayan ancak amacına uygun olarak kullanılamayacak haldeki mamul, yarı mamul ve ilk madde halindeki ürünleri tanımlamaktadır.

4.Hurda Teslimlerinde KDV İstisnası
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17. Maddesinin “Diğer İstisnalar”  başlıklı 4. Fıkrasının (g) alt bendi şu şekildedir; (5228 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle değişen bent; Yürürlük 01/08/2004) Külçe altın, külçe gümüş, kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci, kübik virconia) döviz, para, damga pulu, değerli kâğıtlar, hisse senedi, tahvil, varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikaları, Türkiye'de kurulu borsalarda işlem gören sermaye piyasası araçları ile metal,  plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıklarının teslimi,”
İlgili madde hükmünden anlaşılacağı üzere; metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt ve cam hurdaların teslimi KDV’den istisna edilmiştir. Bu istisna işlemi yukarıda detaylıca açıklanmaya çalışıldığı üzere kısmi istisna kapsamındadır.
Yapılacak hurda teslimlerinin istisna kapsamında değerlendirilebilmesi için öncelikle teslim edenin değil, teslime konu malın mahiyetine bakılması gerekmektedir. İlgili hurda tesliminin istisna kapsamında değerlendirilebilmesi için öncelikle satışa konu hurdanın;
  • Metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurdası,
  • Bunların hurda halindeki karışımları,
  • Aynen veya onarılmak suretiyle üretim amaçlarına uygun olarak kullanılamayacak haldeki;metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt ve cam karakterli her türlü ham, yarı mamul ile mamul
Olup olmadığının tayini gerekmektedir. Sözü geçen hurda malın hurda tanımı içerisinde değerlendirilebilmesi için bu malın aynen veya herhangi bir suretle onarılması sonucu üretim amacına uygun olarak kullanılmaması gerekmektedir.

4.1.Üretim Amacına Uygun Olarak Kullanılabilecek Hurdaların Tesliminde KDV İstisnası
Genel olarak, üretim esnasında alınan ilk madde ve yarı mamullerin kabı veya koruyucusu niteliğindeki metal veya plastik ürünler, üretime konu ara malın üretime koşulması sonucunda üretici açısından hurda olarak tanımlanmaktadır. Ancak, tebliğde yer alan tanımdan hareketle konu incelendiğinde, bu malın aynen veya onarılması sonucu üretim amacına uygun olarak (ilk madde veya yarı mamulün koruyucu kabı) kullanılması mümkün durumda ise istisna hükümlerinden yararlanılmaması gerekmektedir.
Gelirler İdaresi Başkanlığı Tekirdağ Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından verilen bir özelgede konu şu şekilde açıklanmıştır[11];
…..
“Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, şirketinizce alımı yapılan plastik bidonların temizlenmek suretiyle üretim amaçlarına uygun olarak kullanılabileceği belirtildiğinden, söz konusu bidonların gerek geri dönüşümünü sağlamak gerekse temizlenerek yeniden kullanılmak amacıyla alımlarının KDV Kanununun 17/4-g maddesi hükümlerince KDV'den istisna tutulması mümkün bulunmamaktadır.”
Dolayısıyla, üretim amacına uygun olarak kullanılabilecek durumdaki hurdaların tesliminde, tebliğde yer alan hurda tanımı tam olarak karşılanmadığı için, istisna uygulanabilmesi mümkün değildir. Bu sebeple, sözü geçen nitelikteki malların tesliminde düzenlenecek faturalarda genel hükümler dikkate alınması ve Katma Değer VergisiKDV hesaplanarak beyan edilmesi gerekmektedir.

4.2.Hurda Niteliğindeki Araçların Tesliminde KDV İstisnası
Hurda araçların (hurda otomobil, kamyon, treyler, çekici, kamyonet, iş makinesi...vb.) satışının KDV Kanununun 17/4-g bendindeki “hurda metal” kavramı içinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda uygulamada tereddütler yaşanabilmektedir.[12]
KDV Uygulama Genel Tebliği’nde yer alan hurda tanımına bakıldığında “…aynen veya onarılmak suretiyle üretim amaçlarına uygun olarak kullanılamayacak haldeki metal, plastik, kağıt ve cam karakterli her türlü ham, yarı mamul ve mamul madde…” ibaresi göze çarpmaktadır. Bu ibareden hareketle, hurda tanımının Tebliğde geniş olarak yer bulduğu ve üretim amacına uygun olarak kullanılmayacak olması şartı ile mamul haldeki hurdalarında istisna kapsamına alınabileceği sonucu çıkmaktadır.
Gelirler İdaresi Başkanlığı Hatay Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir özelgede durum şu şekilde izah edilmeye çalışılmıştır[13];
…...
“Buna göre, hurdaya ayrıldığı anlaşılan şirketinize ait söz konusu araçların, yukarıda belirtildiği şekilde "hurda kavramına" uyması ve hurda olarak satılması halinde KDV Kanununun 17/4-g maddesi kapsamında katma değer vergisinden istisna tutulması mümkün bulunmaktadır. Ancak, söz konusu kamyon ve çekicinin  kullanılabilir halde olduğunun tespiti halinde, satış işlemine %18 oranında KDV uygulanması gerekmektedir.” 
Ayrıca, Gelirler İdaresi Başkanlığınca verilen pek çok özelgede de açıklanamaya çalışıldığı üzere, nitelik olarak hurda hale gelmiş (ekonomik ömrü dolmuş ve kullanılamaz hale gelmiş), ilgili mevzuatı gereği yetkili idare tarafından hurdaya çıkarıldığına dair resmi evrakı da temin edilen ve alıcısı tarafından da hurda olarak değerlendirilen deniz ve hava nakil araçları ile bunların parçalarının da KDV 17/4-g bendi kapsamında KDV’den istisna olarak satılması gerektiği; istisna uygulanmaz ise bu satışların KDV tevkifatına tabi olacağı sonucu doğmaktadır.[14]

5.Fire Tesliminde KDV İstisnası
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun hurda ve fire istisnasını düzenleyen 17. Maddesinde ;” …ile metal,  plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda veatıklarının teslimi,”ifadesi yer almaktadır. Madde metninden anlaşılacağı üzere hurda tanımını takiben üretim sonucu ortaya çıkabilecek atıklar da KDV’den istisna edilmektedir.
İmalat atığı kavramı Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliğinde ;“işletmelerin asıl üretim konusunu teşkil etmemekte, asıl ürünlerin imalatı sırasında fire veya atık olarak ortaya çıkmaktadır” şeklinde ifade edilerek fire ve atık kavramı bir arada değerlendirilmiştir.
Anılan Maddeye ilişkin Katma Değer Vergisi uygulama Genel Tebliğinin “2.2. İmalat Atıklarının Tesliminde KDV Uygulaması” bölümünde şu ifadelere yer verilmiştir;
“İmalathane ya da fabrikalarda, imalat sırasında elde edilen metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt ve cam kırpıntı, döküntü ile talaşların teslimi 3065 sayılı Kanunun (17/4-g) maddesine göre vergiden müstesnadır. Aynı Kanunun (30/a) ve 32 nci maddelerine göre bu işlem kısmi istisna kapsamına girmektedir.
Yukarıda belirtilen imalat artıkları, işletmelerin asıl üretim konusunu teşkil etmemekte, asıl ürünlerin imalatı sırasında fire veya atık olarak ortaya çıkmaktadır. Satışa konu olsalar dahi, işletmenin amacı bu fire ve atıkları imal etmek olmadığından, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında bunlara ayrıca bir maliyet izafe edilmemektedir
Bu durumda, yukarıda sayılan imalat artıkları için yüklenilen bir KDV de söz konusu olmayacaktır.
Bu nedenle sözü edilen imalat artıkları için, "Yüklenilen KDV" hesaplanmak suretiyle teslim edildikleri dönemde KDV Beyannamesinin “İlave Edilecek KDV” satırında beyan yapılmasına gerek bulunmamaktadır.”
Bununla birlikte teslimi gerçekleştirilecek malın fire olarak nitelendirilebilmesi için;
  • Asıl ürünlerin imalatı sırasında fire veya atık olarak ortaya çıkması,
  • Asıl üretimin konusunu teşkil etmemesi,
  • Satışa konu olsalar dahi, işletmenin amacının bu fire ve atıkları imal etmek olmaması gerekmektedir.
Geçmiş düzenlemelerde sıkça tartışma konusu olan imalat artığı niteliğindeki firelerin istisna karşısındaki durumu son tebliğ ile açıklığa kavuşturulmuştur. Tebliğin ilgili bölümünde açıkça izah edildiği üzere ; “Satışa konu olsalar dahi, işletmenin amacı bu fire ve atıkları imal etmek olmadığından, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında bunlara ayrıca bir maliyet izafe edilmemektedir”.
Bu sebeple istisna kapsamında satışı gerçekleşmiş olan imalat artığı niteliğindeki fireler için kanunun 30. Maddesinde belirtilmiş olduğu şekilde yüklenilen KDV’nin düzeltilmesi işlemine gerek bulunmamaktadır.

6.Hurda ve Fire Niteliğindeki Teslimlerde İstisnadan Vazgeçme ve KDV Tevkifatı
Hurda ve fire teslimlerinde istisna uygulaması kanunda bir zorunluluk değil ihtiyarilik olarak düzenlenmiştir. Buna göre anılan kanunun 18. Maddesi gereğince mükellefler, ilgili vergi dairesine yazılı başvuruda bulunarak,belirtecekleri işlem türleri için vergiye tâbi tutulmalarını talep edebilmektedirler. Ancak, istisna uygulamasından yararlanmayacak olan mükelleflerin dilekçe tarihinden itibaren 3 yıl boyunca istisnadan yararlanmaları mümkün değildir.[15]
Bununla birlikte, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun9. Maddesinin (1) fıkrası göre, mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde “Maliye Bakanlığı" vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutma yetkisine sahiptir.
Bu sebeple mülga KDV Tebliğleri ve son olarak yürürlüğe konan KDV Uygulama Genel Tebliği ile tevkifat uygulaması getirilerek,vergi alacağı emniyet altına alınmaya çalışılmıştır.KDV tevkifatı ( Tebliğde belirtildiği üzere) ihtiyari bir uygulama olmayıp, Maliye Bakanlığınca tevkifat uygulaması kapsamına alınan işlemlerde alıcılar tarafından tevkifat yapılması zorunludur. Diğer taraftan, Maliye Bakanlığınca tevkifat kapsamına alınmamış işlemlerde alıcılar tarafından tevkifat yapılması mümkün değildir.[16]
Buna göre,istisnadan vazgeçen mükelleflerin;  metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıklarının tesliminde, Tebliğin (I/C-2.1.3.1/a ve b) bölümü kapsamındaki alıcılar tarafından (5/10) oranında KDV tevkifatı uygulanması gerekmektedir. Dolayısıyla istisna uygulamasından vazgeçmiş mükelleflerin anılan hurda ve metalleri tesliminde düzenleyecekleri faturada tevkif edilen (5/10 oranında) KDV’yi göstermeleri ve tüm alıcılar tarafından tevkifatı gerçekleştirilen KDV’nin 2 numaralı KDV beyannamesi ile beyan edilerek ödenmesi gerekmektedir.
Teslimi gerçekleşecek madde hurda ve atık niteliğinde ise 5/10 oranında tevkifata tabi tutulması gerekmektedir. Ancak önceki bölümlerde detayları ile açıklamaya çalışıldığı üzere, bir malın istisnaya konu hurda ve imalat artığı fire vasfı kazanabilmesinin ön şartı: bakım, onarım ve benzeri şekilde işlemlerden geçirilmesi sonucu üretim amacına uygun olarak kullanılamayacak olması ve bu hurda ve atıkların işletmenin esas imalat konusunu teşkil etmemesidir.  Hurda ve imalat artığı vasfı bulunmayan ve bu vasfı kaybederek bir başka malın üretimine ara malı olarak nitelenen ürünlerin teslimi genel oranda KDV’ye (%18) tabidir. Tebliğde bu durum ayrıca açıklanmış olmakla birlikte, anılan vasıflara sahip hurda ve imalat artığı fire niteliğini kaybetmiş olan malların tesliminde tüm alıcılar tarafında 9/10 oranında tevkifat yapılması öngörülmüştür. Tevkifat işlemi hurda ve imalat artığı fire teslimlerinde olduğu gibi alıcılar tarafından tevkif edilen KDV’nin 2 numaralı KDV beyannamesi ile beyan edilerek ödenmesi suretiyle gerçekleşecektir.

7.Sonuç
Hurda ve imalat artığı fire niteliğindeki ürünlerin tesliminde KDV uygulaması çok defalar tartışma konusu olmuştur. KDV Uygulama Genel Tebliği ile idarenin görüşleri ve geçmiş düzenlemeler birleştirilerek konu aydınlatılmaya çalışılmıştır.
Son hali ile KDV’nden kısmi istisna kapsamında istisna edilmiş olan hurda niteliğindeki malların iktisabında yüklenilen KDV’nin düzeltilerek dönem KDV beyannamesinde ilave edilecek KDV satırında beyan edilmesi ve düzeltme işlemi yapılan bu KDV tutarının gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması gerekmekte olup kanunun ilgili maddesi gereğince istisnadan vazgeçilmiş olması durumunda teslim gerçekleştirilen alıcılar tarafından 5/10 oranında tevkifat yapılması gerekmektedir.
İstisna uygulaması, imalat artığı fire vasfına haiz malların teslimi sırasında, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında bunlara ayrıca bir maliyet izafe edilmemiş olması dolayısıyla, bu mallara ait ara malının alımında yüklenilmiş olan KDV’nin düzeltilmesine gerek kalmadan gerçekleşecektir. İstisna uygulamasından herhangi bir sebeple vazgeçilmesi durumunda tebliğin ilgili bölümünde yer verilmiş olduğu üzere genel oranda KDV hesaplanarak alıcılar tarafından 5/10 oranında tevkifat uygulanması gerekmektedir.
Hurda ve imalat artığı niteliğini kaybeden malların tesliminde istisna uygulaması mümkün olmayıp bu işlem genel oranda KDV’ye tabi olmakla birlikte, yapılan teslimde ilgili tebliğ uyarınca tüm alıcılar tarafından 9/10 oranında tevkifat uygulanması gerekmektedir.
Bu makale e- Yaklaşım'da yayımlanmıştır.
8.Kaynakça
  • BELİR, Mustafa, “
  • ÖĞREDİK, Güray, “KDV 17/4-G Kapsamında Hurda ve Atık Metal, Plastik, Kağıt, Cam Teslimleri, Kısmi İstisnalarda KDV İndirim İptali ve Muhasebe Kayıtları”, Mali Pusula Dergisi, Ocak 2006, Sayı:13
  • SAZAK, Cengiz, “Vergi Uygulamasında “Olağan Fire” Kavramı”, Mali Çözüm, Sayı:83, Eylül-Ekim 2007
  • ÖĞREDİK, Güray, “Hurda Araç Satışları “Hurda Metal” Kavramı Dahilinde KDV’den İstisna Mıdır?”, 03.07.2014,www.muhasebetr.com
  • RG:02.11.1984,RG 18563, K.N.:3065, “Katma Değer Vergisi Kanunu”
  • 26.04.2014, 28983, “Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği”
  • Gelirler İdaresi Başkanlığı Tekirdağ Vergi Dairesi, “Plastik Bidon, Varil, Tank benzeri kapların hurda sayılıp sayılmayacağı hk., Özelge ”,Sayı :B.07.1.GİB.4.59.15.01-KDV-2012-3-15, 07.03.2012
  • Gelirler İdaresi Başkanlığı Hatay Vergi Dairesi, “Hurda Araç Satışı KDV İstisnası”, Özelge, Sayı: B.07.1.GİB.4.31.15.01-KDV.06-3
  • < >< >< >
    [1]RG:02.11.1984,RG 18563, K.N.:3065, “Katma Değer Vergisi Kanunu”
    [2]Çeviri, Utku ATABEY
    [3]BELİR, Mustafa, “Yüklenilen Katma Değer Vergisi İndiriminin Takvim Yılı Açısından İncelenmesi”, Haziran 2014,Sayı 258, E-Yaklaşım, S.1
    [4]ÖĞREDİK, Güray, “KDV 17/4-G Kapsamında Hurda ve Atık Metal, Plastik, Kağıt, Cam Teslimleri, Kısmi İstisnalarda KDV İndirim İptali ve Muhasebe Kayıtları”, Mali Pusula Dergisi, Ocak 2006, Sayı:13, S.2
    [5]İhtiyari: Seçimlik, http://www.tdk.gov.tr/
    [6]http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.53c520aadbdbc3.74053518
    [7]26.04.2014, 28983, “Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği” , Maliye Bakanlığı GİB, 2.2. İmalat Atıklarının Tesliminde KDV Uygulaması, S.179
    [8]SAZAK, Cengiz, “Vergi Uygulamasında “Olağan Fire” Kavramı”, Mali Çözüm, Sayı:83, Eylül-Ekim 2007, S.160
    [9]http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.53c520aed32964.71193105
    [10]26.04.2014, 28983, “Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği” , Maliye Bakanlığı GİB, 2.1.3.3.3.2. Hurda ve Atık Teslimi Kapsam, S.34
    [11]Gelirler İdaresi Başkanlığı Tekirdağ Vergi Dairesi, “Plastik Bidon, Varil, Tank benzeri kapların hurda sayılıp sayılmayacağı hk.”,Sayı :B.07.1.GİB.4.59.15.01-KDV-2012-3-15, 07.03.2012
    [12]ÖĞREDİK, Güray, “Hurda Araç Satışları “Hurda Metal” Kavramı Dahilinde KDV’den İstisna Mıdır?”, 03.07.2014,http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/guray/069/
    [13]Gelirler İdaresi Başkanlığı Hatay Vergi Dairesi, “Hurda Araç Satışı KDV İstisnası”, Sayı: B.07.1.GİB.4.31.15.01-KDV.06-3
    [14]ÖĞREDİK, Güray, a.g.e., http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/guray/069/
    [15]RG:02.11.1984,RG 18563, K.N.:3065, “Katma Değer Vergisi Kanunu” , Md. 18
    [16]26.04.2014, 28983, “Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği”, 2. Vergi Sorumlusu, Maliye Bakanlığı